DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

STERLİN

53,9495£% 0.21

GRAM ALTIN

4.319,39%0,53

ONS

3.335,86%0,37

BİST100

10.219,67%-0,06

a
Serap Güven

Serap Güven

19 Ağustos 2025 Salı

    Bir ilişki de Bagli olmak mı? Bagimli olmak mı ?

    Bir ilişki de Bagli olmak mı? Bagimli olmak mı ?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Aşk, hayatımızın en karmaşık ama bir o kadar da en güzel duygularından biri. Herkesin hayali, birbirine güvenle yaslanan, destek olan ve birlikte büyüyen bir ilişki kurmaktır. Ancak bazen bu güzel bağ, ince bir çizginin ötesine geçerek bambaşka bir şeye dönüşebilir: bağımlılığa.


    İlişkinin ilk heyecanıyla, partnerimize duyduğumuz sevgi ve düşkünlük, bizi sanki tek bir bedenmişiz gibi hissettirebilir. Onunla vakit geçirmek, onunla konuşmak en büyük mutluluğumuz olur. Bu his, ilişkinin sağlıklı bir parçasıdır ve buna “bağlılık” deriz. Bağlılık, iki ayrı bireyin birbirine duyduğu sevgi ve saygı üzerine kurulan, karşılıklı güvene dayanan güçlü bir bağdır. Bu bağ içinde, her iki taraf da kendi bireysel kimliğini, hobilerini, arkadaşlıklarını korur. Birlikteyken güçlenirler, ayrıyken de kendi hayatlarından keyif almaya devam ederler. Bağlılık, özgürlüğünüzü kısıtlamaz, aksine daha özgür ve güvende hissetmenizi sağlar.


    Peki ya “bağımlılık”? Ne zaman o ince çizgi aşılır?


    Bağımlılık, bir ilişkinin dengesini bozan ve bireylerin kendi ayakları üzerinde durmasını engelleyen bir durumdur. Bağımlı olan kişi, kendini partneri olmadan eksik, değersiz veya varoluşsal bir boşluk içinde hisseder. Hayatının merkezi tamamen partneri haline gelir. Kendi kararlarını almaktan çekinir, arkadaşlarıyla görüşmekten vazgeçer, hatta kendi hedeflerini bile bir kenara bırakabilir. Partneri olmadan bir hiç olduğu hissine kapılır ve bu korkuyla onu sürekli kontrol etme, kaybetmeme üzerine kurulu bir ilişki dinamiği geliştirir.


    Bu durum, zamanla her iki taraf için de yıpratıcı hale gelir. Bağımlı olan kişi sürekli bir kaybetme korkusu yaşarken, diğer taraf da bu sorumluluğun altında ezilir. Omuzlarındaki yük ağırlaşır ve ilişkinin sağlıklı, karşılıklı bir destek yerine, tek taraflı bir enerji emme durumuna dönüştüğünü hisseder.
    Unutmamalıyız ki, bir ilişki iki tam insanın bir araya gelmesiyle oluşur, iki yarımın birleşmesiyle değil. Sağlıklı bir ilişkinin temeli, her iki partnerin de bireysel olarak güçlü ve mutlu olmasıdır. Kendi mutluluğunuzdan partnerinizin sorumlu olmadığını bilmek, onun da sizin hayatınızın tek merkezi olmadığını kabul etmek, o bağlılık çizgisinde kalmanın en önemli anahtarıdır.
    İlişkilerimizde bağımlı değil, birbirine sıkı sıkıya bağlı bireyler olabilmek dileğiyle…
    Sevgiler,


    Psikolog Serap Güven

    Uzmanpsikolog Serap Güven

    Devamını Oku

    Boşlukları Doldurmak İçin Kurulan İlişkiler

    Boşlukları Doldurmak İçin Kurulan İlişkiler
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İnsan doğası gereği, yalnızlıktan kaçınan ve kendini bir bütüne ait hissetmek isteyen bir varlıktır. Ancak, bu arayışın her zaman saf sevgi ve romantizmle dolu olmadığını fark etmek önemlidir. Çoğu zaman, ilişkilerimizi bilinçdışı bir dürtüyle, çocukluğumuzdan kalan duygusal boşlukları doldurmak için kurarız. Bu boşluklar, sevilme, anlaşılma, değer görme veya aidiyet gibi temel ihtiyaçların karşılanamamış olmasından kaynaklanabilir.


    Çocukluk, bir bireyin dünyayı algılayışını ve ilişkiler kurma biçimini derinden şekillendirir. Ebeveynlerimizle kurduğumuz bağlar, ilerideki romantik ilişkilerimizin birer prototipi gibidir. Eğer bir çocuk, ebeveynlerinden yeterli ilgiyi, sevgiyi veya takdiri göremezse, bu eksikliği yetişkinlikte partnerlerinde aramaya başlar. Bu durum, sevgiye duyulan doğal bir arayış gibi görünse de, aslında bir tür beklenti ve talep ilişkisidir.


    Bu tür bir ilişki, genellikle gerçek sevginin temelleri olan karşılıklı saygı ve eşitlik üzerine kurulmaz. Partner, bir “kurtarıcı” veya “boşluk doldurucu” rolüne bürünür. Kişi, kendi içinde çözemediği sorunları, partnerinin varlığıyla aşmaya çalışır. Bu durum, ilişkinin dinamiğini bozar ve her iki taraf için de yorucu bir hale gelir. Bir taraf sürekli beklenti içinde olurken, diğer taraf bu beklentileri karşılamaya çalışmaktan yorulur. Bu, sağlıklı bir sevgi ilişkisinden çok, bir “ihtiyaç” ilişkisidir.


    Gerçek sevgi, bir başkasının varlığıyla tamamlanmayı beklemek yerine, zaten bütün olan iki kişinin bir araya gelmesidir. Sağlıklı bir ilişkide partnerler, birbirlerinin varlığından mutluluk duyar, birbirlerinin büyümesini destekler ve ortak bir gelecek inşa ederler. Oysa boşluk doldurmaya dayalı ilişkilerde, bu denge bozulur. Birey, partnerini sevdiğinden çok, onun varlığına “ihtiyaç duyar.” Bu, sevginin kendisi değil, bir tür bağımlılıktır.


    Peki bu döngüden nasıl kurtulabiliriz? İlk adım, kendi içimizdeki boşlukların farkına varmak ve bu boşlukların kökenine inmeye cesaret etmektir. Bir ilişkinin, kişisel gelişimimizin ve mutluluğumuzun tek kaynağı olmadığını anlamak önemlidir. Kendi kendimize yetebilmeyi, kendi iç huzurumuzu ve mutluluğumuzu bulabilmeyi öğrenmek, sağlıklı ilişkiler kurmanın anahtarıdır. Ancak bu şekilde, bir partner ararken amacımız bir boşluğu doldurmak değil, hayatımızı paylaşabileceğimiz ve birlikte daha iyi olabileceğimiz bir yol arkadaşı bulmak olacaktır.


    Unutmamalıyız ki, bir ilişki, eksik parçalarımızı bir araya getirmek için kurulan bir yapboz değil, zaten var olan iki güzel resmin birleşerek daha büyük bir tablo oluşturmasıdır.

    Sevgiler;
    Serap GüveN
    İnstegram : serapguven_n
    Yotube : PsikologSerapGüveN
    TikTok. : serapguven2

    Devamını Oku