DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

STERLİN

53,9495£% 0.21

GRAM ALTIN

4.319,39%0,53

ONS

3.335,86%0,37

BİST100

10.219,67%-0,06

a
Ayşe Kök

Ayşe Kök

11 Kasım 2025 Salı

    Sudan’ın Kırık Aynasında İnsanlığın Yansıması

    Sudan’ın Kırık Aynasında İnsanlığın Yansıması
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Zamanın kalbinde bir ülke var: Sudan.
    Afrika’nın en geniş topraklarından biri, bugün zamanın acımasızlığında insanlığın kırık aynasına dönüşmüş durumda. O aynaya bakan herkes, aslında kendi yüzünü görüyor: suskun, seyirci, suç ortağı. Çünkü Sudan’da acımasızca parçalanan haritalardan önce, insanlık parçalandı.

    Nil’in suları, yüzyıllardır olduğu gibi hâlâ aynı yöne akıyor.
    Ama Nil, artık başka bir hikâyeyi anlatıyor: toprak, altınla değil, barutla anılıyor.
    Kızıldeniz kıyısında, yoksulların yerel bir savaşı değil, küresel bir sömürü tiyatrosu oynanıyor.
    Abu Dabi ve Tel Aviv, aynı oyunun farklı sahnelerinde: biri servetin, diğeri stratejinin peşinde. Sudan, iki gücün parçalama laboratuvarında denek ülke haline geldi.

    Abu Dabi’nin Uzun Kolu, Tel Aviv’in Sessiz Onayı

    Birleşik Arap Emirlikleri, Arap Baharı’ndan bu yana özgürlük kıvılcımını tehdit olarak gördü.
    Muhammed bin Zayed’in kurduğu yeni düzen; korku, para ve kontrol üzerine inşa edildi.
    Sudan’da da aynı denklem işliyor: paralı milisler, medya manipülasyonu, altın ticareti ve vekalet savaşları.

    Görünürde “paramiliter güç” olan Hızlı Destek Kuvvetleri, aslında Abu Dabi’nin kiralık ordusu.
    İsrail’in güvenlik stratejileriyle birleşen bu yapı, Sudan’ı ayağa kalkamayacak kadar derin bir kaosa sürüklüyor.
    Bir zamanlar Darfur’un köylerini yakan Cancavid birlikleri, şimdi petrol ve altın damarlarını koruyor.

    Libya’da “denge unsuru”, Yemen’de “güvenlik gücü” olarak sahneye çıkan bu sistemin yüzü aynı:
    Sömürgecilik artık üniforma giymiyor.
    Yatırım, istikrar ve iş birliği gibi masum kelimelerin ardında yeni nesil bir emperyalizm nefes alıyor.

    Ama Sudan halkı, tüm bu küresel oyunların arasında, toz duman olmuş şehirlerde yaşama tutunmaya çalışıyor.

    Altının Gölgesinde Kara Ekonomi

    Sudan’ın altını, artık Sudanlıların değil.
    BAE, altın ticaretini “küresel kalkınma ürünü” olarak pazarlıyor.
    Oysa bu zincir, modern çağın sömürüsüdür.
    İsrail, bu sistemin hem istihbaratını hem finansını sağlıyor.
    Sonuçta, yönetilemez hale getirilen ülkeler, yeni sistemin hammaddesi oluyor.

    Bugün Sudan’da sekiz milyondan fazla insan yerinden edildi.
    Çocuklar nehir kıyılarında hikâyeleriyle değil, dayatılan senaryolarla büyüyor.
    Kadınlar her savaşta olduğu gibi yine en büyük bedeli ödüyor.
    Köylerde ekmeğin, ağacın, toprağın kokusu; barut ve kanla karışıyor.

    Türkiye’nin Ahlaki ve Stratejik Konumu

    Bu tabloyu değiştirecek fark, işte burada ortaya çıkıyor:
    Türkiye’nin Afrika’daki varlığı, askeri değil vicdani olmalı.
    Port Sudan, sadece bir ticaret hattı değil, ahlaki bir damar olmalı.
    TİKA, AFAD ve Kızılay’ın sahadaki gücü, bölgedeki insani dengeyi kurabilir.

    Türkiye’nin mirası, fetih değil onarım geleneğidir.
    Adaletle denge kuran bu anlayış, “parayla düzen” arzusuna karşı insanı merkezine koyar.
    Çünkü tarih, soğuk hesap yapanları değil; insanı önceleyenleri hatırlar.

    Bir Ülkenin Aynasında İnsanlık

    BAE ve İsrail, güç gösterisi yaparken tarih yeniden aynı soruyu fısıldıyor:
    “İnsan olmanın bedeli nedir?”

    Sudan’ın çocukları açlıktan ölüyor; ama asıl ölüm, umutsuzluktan.
    Haritalar değiştikçe değil, sessizlik arttıkça insanlık kaybediliyor.
    Oysa her felaketin içinden bir yeniden doğuş tohumu filizlenebilir.

    Türkiye bu uyanışta yer alırsa, yalnızca Afrika’nın değil; insanlığın geleceğinde de sözü olur.
    Çünkü çağlar kapanır, geriye tek bir şey kalır:
    Güçlüler değil, onurlular hatırlanır.

    Sudan’ın Şiirli Sessizliği

    Ve bütün bu sessizliğin ardından,
    Sudan’ın rüzgârı, Nil’in suları, insanlığın yeniden doğuş özlemini fısıldıyor.

    Yazar Meryem Güneş Berberoğlu’nun dizelerinde olduğu gibi:

    “Eski bir kentim Asya’dan Afrika’ya
    Buluttan kentler düşüyor siyah bir çocuğun gözleri
    Sahillerin Aylan bebeği
    Sözcük büyücüsü oluveriyorum
    Siyah/a çalan tenimle
    Elma ağacının öyküsünü örüyorum bir annenin diline
    İnsan diyorum
    İnsan taşlanmasın diye dünyada.”

    Son söz:
    Sudan’ın altını, petrolü, limanı bir gün geri kazanılabilir.
    Ama kaybedilen insanlık geri gelmez.
    Bu yüzden mesele jeopolitik değil; vicdanın coğrafyasıdır.