40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
19 Eylül 2025 Cuma
Teknofest’te Bir İlk Gün: “Selçuk Abi”nin Çocukların Gönlündeki Yeri
İnatçı Çocuklarla Sağlıklı İletişim: Ailelere Psikolojik Bakış
Güvenç Kurtar'ın bu haftaki köşe yazısı; Beşiktaş'ta orta saha sıkıntısı var. .
0-6 Yaş Özel Eğitimde Oyuncakların Büyülü Dünyası Çocuklar
Bir ilişki de Bagli olmak mı? Bagimli olmak mı ?
Survivor All Star 2024’ten tanıdığımız Kardeniz’in evliliği üzerine çıkan “eniştesiyle evlendi” iddiası da bu türden. Dedikodular bir yana, bu tartışma bize aslında şu soruyu sorduruyor: Ahlak nereye gidiyor? İlişkiler hangi yöne savruluyor?
Ahlak Erozyonu
Artık ahlak erozyonu toplumun tüm kesimlerine yayılmış durumda. Bir zamanlar görünmez kurallarla ayakta duran ailenin kalın duvarları, baskılar ve değişen yaşam biçimleri yüzünden çatırdamaya başladı. Birçok kişi için aile bağlarının dokunulmazlığı, günümüzde eski gücünü yitirmiş görünüyor.
Sosyal Medya ve Yeni Normsuzluk
Sosyal medyanın her şeye kolay ulaşmayı sağladığı bu çağda, insanlar kendi hayatlarını başkalarının hayatıyla kıyaslıyor. Baskılarla ya da özenmeyle başlayan bu süreç, bazen en yakındaki insanların eşine, kardeşine, hatta eniştesine bile el uzatma noktasına kadar varabiliyor. Ancak bu tek taraflı değil: Bu tür ilişkilerde karşılık veren tarafın da aynı derecede sorumluluğu ve suçu var. Birinin “yanlış” adımı, diğerinin “onayı” olmadan bir anlam taşımaz.
Seçim mi, İhanet mi?
Toplumsal değerlerle bireysel tercihlerin çatıştığı bu noktada, mesele “ihanet mi, seçim mi?” sorusuna sıkıştırılıyor. Oysa gerçek bundan çok daha karmaşık. İhanet, yalnızca bir tarafın günahı değil; iki kişinin karşılıklı verdiği bir kararın sonucudur. Seçim ise bireysel özgürlükten öte, toplumsal değerlerin sınırlarını zorlamaktır.
Sonuç: Toplumun Aynası
Bugün yaşanan her olay, aslında bize ayna tutuyor. Ayıpları görmezden gelir, sadakati küçümser, değerleri hafife alırsak; geriye yalnızca “her şeyin mübah” görüldüğü bir düzen kalır. Sorulması gereken soru şudur: Biz, toplum olarak değerlerimize sahip çıkacak mıyız, yoksa “özgürlük” adı altında ahlakın çözülüşünü normalleştirmeye devam mı edeceğiz?